Tüm kitap kurtları iyi bilirler ki kurgu okurken işin aslı bir anlamda deliririz biraz, kafayı buluruz. Hiç bir zaman var olmamış ve hiç bir zaman var olmayacak karakterlerin varlığına inanırız, seslerini duyarız. Onlarla birlikte savaşır, yara alır, acı çeker ve ölürüz. Kitap içinde kaybolmuşken onlarla mutlu oluruz, eğer mutlularsa, severlerse sever, terk ederlerse biz de ardımıza bakmayız. Sanderson un olay kurgusu o sebeple tam sizlik. Efsanenin içine girdiğinizde olay hangi karakterin gözünden anlatılıyorsa baş rol ona ait sanıyorsunuz ama yazarın kurgusunda asla tam anlamıyla sivrilmiş bir kişi yok. Hepsi çok incelikli işlenmiş. Üzerine biçilen rol iyi veya kötü olsun, siz okurken zaten karakterin gözünden görüyorsunuz her şeyi. Kozmosunun bile farklı olduğu bir dünyada geçen mekanlara ve adetlere asla yabancı kalmıyorsunuz, çünkü artık siz sayfanın neresinde iseniz ve olayın hangi açısındaysanız zaten o kişisiniz.
Kralların Yolu'nu okumak bir labirentin içinde kaybolduğunu düşünmeden, uygun adım doğru noktalardan dönüp yola devam etmek gibi... Doğru yolu bilmiyorsun, ama her yol da seni mümkün olan diğer sonuca götürecek. Sağlam kurgu... Karmaşa yok, gizem var. Hayat gibi!
"Okumayı seviyorum, fantastik kurgu vazgeçilmezim" diyorsanız kitaplığınızda Brandon Sanderson mutlaka olmalı diyorum.
0 yorum: