Jon Snow Kısım I


                                                                         Spoiler içerebilir !

 
                                                                              
Jon Snow’u tek kelime ile anlat deseler seçeceğim kelime mazlum olurdu.İlk kitapta en çok etkilendiğim kısımlardan biri kuleden düşen kardeşi Brandon’ı görmeye gittiği zaman Jon ve Catelyn arasında geçen konuşmaydı.
"Kadının sesini duyduğunda kapıya varmıştı. "Jon" Yürümeye devam edebilirdi ama Leydi Stark ona ilk kez adıyla hitap etmişti. Arkasını dönüp baktı.Kadın sanki onu ilk kez görüyormuş gibi bakıyordu yüzüne."Evet?" dedi."Onun yerinde sen olmalıydın," dedi kadın ve Bran'ın yanına döndü.Bütün vücudu sarsılarak ağlıyordu.Jon onu ağlarken görmemişti daha önce.Jon avluya kadar yürüdü. Hayatının en uzun yürüyüşüydü."




Jon bu nefretin sebebini biliyordu hak verdiği de oluyordu Catelyn’e ancak  bu nefreti hak edecek ne yapmıştı ki. Annesini hiç tanımamıştı ismini bile öğrenememişti babasından; belki bir handa çalışan fakir bir kızdı, belki de sadece normal bir fahişe, (belkide Lyanna Stark) ancak o kadın Leydi Stark’ın Jon’dan nefret etmesi için yeterliydi.Jon küçük bir çocukken kardeşi Robb ile oyun oynarken bazen kendini Kışyarı Lord’u Jon olarak isimlendirirdi Robb ise sen bir piçsin Kışyarı Lordu olamazsın ki demişti; haklıydı piçti, Robb’a bu konuda hiç kızmamıştı sadece neden farklı olduğuna anlam veremiyordu.Robb bir insanın bir kardeşten isteyeceği her şeydi; kardeşleri arasında Jon’a tek kötü davranan daha doğrusu kötü değil sıcak davranmayan kişi Sansa idi. Jon’a karşı hep nazik olmuştu ancak bir kere bile kardeşim dememişti hep üvey kardeşim derdi Sansa.





Yukarıda bahsettiğim Cat ve Jon arasında geçen konuşmaya tekrar değinmek istiyorum; inanıyorum ki Jon elinde gelebilse Catelyn’ın dediği gibi Bran’ın yerinde olmak isterdi yeter ki kardeşi Brandon yeniden ayağa kalkabilsin, eskiden olduğu gibi çatılara tırmanabilsin ve Theon’dan nasıl iyi bir okçu olunur öğrenebilsin. Ancak Jon Snow tanrıların merhametli olmadığını uzun zaman önce anlamıştı.Şuana kadar yazdıklarım sadece birinci kitap Taht Oyunları’nın ilk bölümlerini kapsadığını düşünürsek Jon’un Tanrılar tarafından birçok kez daha sınanacağını anlarız,uzun ve acılarla dolu yolculuğu daha yeni başlamıştı.Ve Arya Jon’un kıymetlisi diyebiliriz küçük kardeşi hiçbir zaman Jon’u üvey kardeşi olarak görmemiş her daim çok sevmişti; gerçi geçenlerde yazar Martin’in ilk kitap taslağında yazdığı ortaya çıkan belgelerde Jon,Tyrion ve Arya arasında bir aşk üçgeni geçecekmiş. İyi ki Martin bu olaydan vazgeçmiş düşünmek bile istemediğim bir durumdu bu.Her ne kadar kadar yazdığım kısımlar iç karartıcı bir yazı olsa da Jon Kışyarı’nda mutluydu evet sürekli Catelyn tarafından istenmediği belli edilse de Kışyarı’nı çok seviyordu ama bu Gece Nöbetine katılmasına engel olmayacaktı.



Gece Nöbeti’ni Jon her zaman onurlu insanların bulunduğu bir yer olarak düşünüyordu ve diyara karşı görevini yapmak istedi ama düşündüğü gibi değildi.Tywin Lannister’ın Gece Nöbeti hakkında ki düşüncelerini yazmak istiyorum.Uzun zaman önce, buz gibi Kuzey'de donmuş zeminin altından bir iblis ordusu açığa çıktı ve diyara karanlık ve çaresizlik getirdi.Korkunç örümceklerinin üzerinde, etrafları devlerle çevrili bir şekilde masumların canlarına kıyıp, binlerce kişiyi katlettiler.Korkusuz Gece Nöbeti savaşçıları ortaya çıkıp onları buz gibi dağlarına geri püskürtüp tekrar istilaya gelmemeleri için büyülü Duvar'ı inşa edene kadar bütün umutlar yitirilmişti.Bu korkusuz Siyahlara Bürünmüş Kardeşler bugün bile bizleri gölgelere gizlenmiş iblislerden koruyorlar.Çok abes bir yalan Kuzey'deki süt anneler tarafından uydurulmuş bir peri masalı. Gerçekte, devasa duvar diye bir şey var ama mühendislik başarısı sayesinde belki, büyü sayesinde değil.Gece Nöbeti'ne gelince yüzyıllar önce, Kara Kardeşlerin sefil yaşamlarında itibar ve şerefin bulunduğu zamanlarda var olmuş olabilirler.



Fakat şimdiki Duvar, serserilerle, suçlularla ve başıboşlarla dolu kaliteli bir sürgün yeri haline geldi.Bugün, tipik bir Gece Nöbeti askeri dilenci, tecavüzcü ya da köyün delisidir.Nöbet'te bulunan birkaç soyluya gelince onlar da ya bir savaşta kaybeden taraftadırlar ya da bir nedenden ötürü ailesi tarafından reddedilenlerdir.Gece Nöbeti'ni savunmakta inat edenler ise Yedi Krallığın Kuzey'deki Yabanıllardan korunması gerektiğini iddia ediyorlar. Ama o ilkel insanlardan korkan çok az kişi var.Onlar sadece baş belası ama diyara tehdit oluşturacak kadar güçlü ve gelişmiş değiller.Ve Ak Gezenlerin ölülerden oluşan ordularıyla, örümcekleriyle ve hayvanlarıyla döndüklerine dair söylenenler ise sadece söylentiden ibaret.Tywin Lannister Akgezenlerin olmadığı, Yabanılların güçsüz olduğu konusunda yanılmış olsa da Gece Nöbeti’nin bulunduğu durumu iyi ifade etmiştir.
Bence seride ki en büyük değişimi Theon Greyjoy’dan sonra Jon Snow yaşadı; Kışyarı’nda zorlu bir hayatı olsa da mutluydu kardeşleri ile birlikte önce Babası Eddard’ın ölüm haberini aldı. İstemeyerekte olsa artık annesinin kim olduğunu asla öğrenemeyeceğini düşündü.Daha sonra imrenerek baktığı hayran olduğu Qhorin Haldhand’i öldürmek zorunda kaldı; Qhorin ‘’Diyar güvende olduğu sürece onurumuzun canımızdan fazla kıymeti yoktur.’’ demişti bir keresinde Jon’a, onu öldürmesi gerektiğini de söyleyecekti.


Bir başka sevdim karakter olan Mance Rayder’in Jon ile olan konuşmasını eler alırsak ki konuşma şu şekilde.

"Jon bir yudum daha şarap içti. Bu adamın inanabileceği tek hikaye var. "Babamın Kral Robert için ziyafet verdiği gece Kışyarı'nda olduğunuzu söylemiştiniz."-"Söyledim, çünkü oradaydım.""O halde hepimizi gördünüz. Prens Joffrey ve Prens Tommen, Prenses Myrcella, erkek kardeşlerim Robb, Bran ve Rickon, kız kardeşlerim Arya ve Sansa. Bütün gözlerin onların üstündeyken koridorun ortasından yürüdüklerini ve kralla kraliçenin oturduğu yüksek platformun hemen altındaki masaya oturduklarını gördünüz.""Hatırlıyorum.""Ve benim nerede oturduğumu da gördün mü Mance?" Jon öne eğildi. "Piçi nereye koyduklarını da gördün mü?"Mance Rayder uzunca bir an Jon'un yüzüne baktı. "Sana yeni bir pelerin bulsak iyi olacak sanırım." dedi elini uzatırken."

Belki bu konuşmadan Jon’un Qhorin’in verdiği görevi tamamlamak, yabanılların içine karışmak için yalan söylediğini düşünebiliriz ki öyle gibi zaten ama biraz incelediğimizde, düşündüğümüzde aslında Jon’un içinde sakladıkları hep aklına geldiğinde uzaklaştırmak istediği bir düşünceydi. Bu düşüncelerinden dolayı hep kendini suçlayan biri oldu zaten seriye baktığımızda Starklar o kadar iyi göründüler ki insanlar starklardan biri olmaya çalıştıkça hep zarar gördü onlara karşı kötü bir şey düşündüklerinde veya yaptıklarında hep bi vicdan azabı çektiler hep kendilerini suçladılar.


 Ve Tanrılar Jon’u sınamaya tekrar ettiler.Tek yapman  gereken diz çökmek, kılıcını ayağımın dibine koymak ve bana bağlılık yemini vermek. Ayağa Jon Stark olarak kalkacaksın, Kışyarı Lordu.”Kışyarı, Robb‟un ve onun oğullarının olacaktı, Robb çocuk sahibi olmadan ölürse de Branin ya da Rickon‟un. Onlardan sonra Sansa ve Arya geliyordu. Bunun aksini hayal etmek bile sadakatsizlik gibi görünmüştü Jon‟a, kalbinde kardeşlerine ihanet ediyormuş gibi, onların ölmesini diliyormuş gibi. Jon, mavi gözlü kralın ve kırmızı kadının önünde dururken, ben bunu asla istemedim, diye düşündü. Robb‟u sevdim, hepsini sevdim... ben onların hiçbirine bir zarar gelmesini istemedim ama geldi. Ve şimdi sadece ben varım. Jon‟un yapması gereken tek şey kelimeyi söylemekti, o zaman Jon Stark olacaktı, bir daha asla Kar olmayacaktı. Jon‟un yapması gereken tek şey kralına bağlılık yemini vermekti, o zaman Kışyarı onun olacaktı. Jon‟un yapması gereken tek şey......yeminini tekrar bozmaktı.


Kışyarı, Kışyarı Jon’un eviydi asla Lord’u olamayacağı düşündüğü evi, Lord Babasının hüzünlü gülümsemesi, kardeşi Robb ile yaptığı kılıç talimiydi Theon Greyjoy’un bitmek bilmez kahkahasıydı, Arya’nın yaramazlıklarıydı ve diğerleri idi.Kışyarı Lord’u olmak sadece yeminini bozmakta değildi babasının Tanrılarına sırt dönmek koşup oynadıkları dua ettikleri gözlerinden öz akan büvet ağaçlarını yakmak demekti.Şimdilik bu kadarcık yazdım umarım beğenirsiniz ilk yazımı olumlu ve olumsuz eleştirilerinizi bekliyorum yazıyı Jon Snow’un en sevdiğim sözü ile yarım bırakmak istiyorum."Bazen mutlu bir seçenek yoktur Sam, sadece diğerlerinden daha az keder veren bir seçenek vardır."




2 yorum:

  1. Bence hoş ve hüzünlü bir yazı olmuş.Umarım II.Kısım'ı da yazarsın.

    YanıtlaSil
  2. Ellerine sağlık çok beğendim yazını. ikinci kısmını görmek isterim.

    YanıtlaSil